Bir süredir kanlı saldırılarını unuttuğumuz DAEŞ, DHKP-C hortladı. Daha doğrusu hortlatıldı. Şaşırdık mı? Hayır. Bildik hikâye. Türkiye, FETÖ’den etnik bölücü PKK’ya, aşırı solcu terör örgütü DHKP-C’ye, El Kaide ve DEAŞ gibi dini istismar eden terör gruplarından “17 Kasım” ve ASALA gibi terör örgütlerine kadar, terörizmin farklı biçimleriyle yıllardır mücadele ediyor. Bunlar ön planda bilinen, görünenler ya da maşalar. Hepsinin isimleri farklı olsa da hedefleri, daha doğrusu sahiplerince kullanım gerekçeleri aynı. Ahtapotun kolları gibiler. Sahipleri denildiğinde de başta CIA, MOSSAD, İngiliz Servisi MI6, Avrupa ülkelerinin birçok servisinin varlığı herkesçe malum. Ahtapotun başının kim olduğu da açık ve net yani. O hadi deyince harekete geçiyorlar, saldırıyorlar. Bu alçaklık bir bakıyorsun bölücü terör örgütü PKK ve türevleri YPG/PYD ya da radikal dinci DEAŞ veya Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde bulunan polis kontrol noktasına saldıran DHKP-C olarak ete kemiğe bürünüyor. Akıllarınca da Türkiye’yi karanlığa, kaosa sokmayı hayal ediyorlar. Onun içinde hiçbir saldırı, hainlik, hele de zamanlaması tesadüf değil…
***
Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulmasındaki başat neden de ABD’nin terör örgütleriyle olan bu hem hal durumu zaten. Çünkü onları pervasızca destekliyor, koruyup kolluyor. Hem de hepsi ABD’nin mücadele edilmesi gereken resmi terör listesinde olmasına rağmen. İkiyüzlü bir ABD söz konusu açıkçası. Ahtapot misali çok kollu bir terör sarmalıyla bir yandan, PKK/ YPG/ PYD, DEAŞ,DHKP-C ve FETÖ gibi terör örgütlerini kullanıyor, bir yandan da NATO üyesi sözde müttefik ülkeleri dış politikada Türkiye’yi yalnızlığa itme ya da izolasyona tabi tutmaya zorluyor. Çünkü bunu yaparak Türkiye’nin başına musallat ettiği terör örgütlerine moral ve motivasyon sağlamaya çalışıyor. Hesapları da belli. Kurguladıkları terör örgütlerinin alçak saldırılarıyla Türkiye’yi Suriye ve Irak gibi bir kaosa sürüklemeyi, bataklık haline getirebileceklerini sandılar, sanıyorlar. Ama başaramadılar. Asla başaramazlar da…Türkiye yıllardır adı, sanı ne olursa olsun, her türlü terör örgütüne karşı amansız bir mücadele verdi, veriyor. 2016’dan bu yana terörü kaynağında kurutma stratejisiyle ülke sınırları içinde sağlanan huzur ve güven ortamıyla da çok farklı bir Türkiye var artık…Bir zamanlar terörle anılan yerlerde bugün petrol kuyuları faaliyette, çıkarılamayan madenler işleniyor. Korkudan terk edilmiş topraklar ekiliyor, gidilemeyen dağlar, yaylalar turizm merkezine dönüştü. Festivaller, doğa sporları yapılıyor korkusuzca. Çıkmaz sokak denilen sıfır hattındaki yerler de açılan sınır kapılarıyla canlanmış, cazibe merkezi haline gelmiş durumda…
***
Kısacası terör örgütleri PKK/YPG/PYD, El- Kaide, DAEŞ,DHKP-C, daha önceleri ASALA ya da darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye karşı yürütülen mücadelelerde Türkiye dolaylı olarak ABD ile çatıştı, çatışıyor aslında. ABD’nin uyguladığı her hasmane hareket sonrası Türkiye’nin kenetlendiği, birçok yeni adımlar atarak, hepsinden öncesine göre daha da güçlenerek çıktığı ortada. Bu durumda da ABD açısından Türkiye’nin bölgedeki gücü ve küresel etkisinin ağırlığı, önemini görerek müttefiklik kavramının anlamını, değerini gözden geçirmesinde yarar var. Özellikle dünya liderliğine giden yolda Türkiye’ye ne kadar muhtaç olduğunu anımsamasına da…